Yazılar

Lanet ve Mutluluk

Biz bir süre önce bir şey yaptık. Biz; birlikte koçluk çalışmaları yaptığımız üç ortak; Anıl, Özgür, Ufuk. Ne yaptık; afet bölgesinde çalışan gönüllülerle çalışsak ve bölgeden dönüşlerinde onlara destek olsak, paylaşım grupları oluşturup duygularını konuşmalarına ön ayak olsak. birbirlerini duysalar dedik… Kimle yaptık; kendimizi en güvenli hissedeceğimiz ekiple; Gestalt Koçluk Programı’ndaki ustalarımız Dost ve Gila’dan destek alarak; program mezunları koç arkadaşlarımızla. Haftanın her günü farklı saatlerde farklı gruplarla çalışmak üzere yaklaşık 40 çift koç organize olduk ve afet bölgesindeki gönüllülerin organizasyonundan sorumlu sivil toplum örgütü Toplum Gönüllüleri Vakfı ile birlikte, her hafta farklı paylaşım gruplarında farklı gençlerle çalışmaya başladık.

Çift olarak eşleştiğimiz Gülra ile bu hafta üçüncü defa grubumuzla buluştuk. Her bir hafta konuşup paylaştıklarımız elbette ki aramızda. Benim burada tek bahsedebileceğim kendi deneyimim ve hislerim olabilir. Her hafta daha yükselmiş, daha iyi hissederek tamamlıyorum çalışmayı. Hep birlikte yaptığımız çalışmanın sadece gönüllü gençlere değil partnerime ve bana ne kadar iyi geldiğini gözlemiyorum ama bahsedeceğim bu da değil.

Bugün aynı anda hem “lanet olsun” hem de “ne mutlu ki” dediğim şeyler fark ettim. Kendime saklayıp yazmamazlık edemedim. Bugünün katılımcılarından Hasan -onun izniyle yazıyorum- Kahramanmaraş’ta bir çadırdan katılmıştı görüşmeye; fonda ekranın bir köşesinde ayakları görünen birkaç peluş ayı ile birlikte. Afetin ikinci gününden bu yana -yani dört aydır- sahada ve aktif olduğunun, ne kadar iyi hissettiğinin sohbetini daha önce yapmıştık. Hasan bölgede yaşadıklarından, gördüklerinden, deneyimlediklerinden hiç olumsuz etkilenmediğinin tüm pozitifliğiyle anlatırken bir ara içinde bulunduğu kocaman çadırı da paylaştı bizimle. Kocaman bir çocuk çadırı; masalar sandalyeler; oyuncaklar, peluşlar; beyaz floresan aydınlatma; gündüz çocukların oyun alanı gece gönüllülerin uyku tulumunda uyudukları barınakları.

Lanet olsun; çünkü çadır aynı çadırdı; renginden boyutuna, içindeki masa sandalye ve ışığına kadar aynı çadır. 24 sene önce Adapazarı’ndaki çocuk çadırının birebir aynısı. 24 yılda hiçbir şey değişmemiş. Ne çadırın dışındaki deprem ne depremin etkisi ne de birilerinin yetkisi.

Ne mutlu ki içindeki genç çocuk da hiç değişmemişti. Bir STK organizasyonuyla oradaydı. Aynı saçlar, gözlük, sakal, küpeler, aynı gülümseme. Aynı pozitif tavır, işe yaramanın fiziksel yorgunlukla birleşen mutluluk ve tatmin duygusu, her şey aynı. İçinde bulunduğu durumdan etkilenmeyişine kadar… 24 yıldır hiçbir şey değişmemişti. Ne mutlu ki gönüllüler de aynı yerdeydi sivil toplum örgütleri de.

Ben bugün çok şaşırdım; nasıl olup da hem şimdiki hem de 24 yıl önceki halimle aynı anda çalıştığıma. Hiçbir şeyin değişmediğine. Olumsuzun da olumlunun da birebir aynı yerinde duruşuna. “Hiç etkilenmedim ki” dediğim yerin 24 yıl sonra nasıl dipten ve derinden kalbimi sıkıştırdığına şaşırdım. Üstelik de gözümü kapayıp tüm acıyan yerlerime “ne mutlu ki” dedim.

Lanet olsun ve ne mutlu ki!

Özgür Poyrazoğlu, PCC
Haziran 2023


Leave a Reply

WhatsApp chat